Ve her Nehir kendi denizine dökülür

Uzun zamandır, şatafatlı yaşantıları ve görgüsüzlük düzeyinde harcamaları ile dikkatleri çeken Dilan ve Engin Polat çiftinin bu şatafatlı yaşantılarının kaynağının ne olduğu artık yargının da araştırdığı bir soru haline geldi.

Açıkçası, kendileri birkaç ay öncesine kadar adlarını bile duymadığım insanlardı. Tesadüfen sosyal medyada bir videoya denk geldim. Kadına eşinden, her biri 100 USD olan ve toplamında on binlerce USD kaplı bir tepsi içinde para buketi gelmiş ve “Enginnnnnnn” diye bir sevinçle bağırıyor. Bunu gördüm ve mesleki bir merakla hemen ardından başka videoları izledim. İzledikçe aklıma gelen tek soru, “Bunlar kim ve bu servetin kaynağı nedir?” olmuştu. O günden beri açıkçası benim de radarıma girmiş oldular.

 

Peki, bu aile neden bu kadar dikkat çekti? Belki de dikkat çekmek için ellerinden geleni hiçbir şekilde esirgemediler desek yerini bulur. Halkın ekmek bile bulmakta zorlandığı bir dönemde Dilan Polat’ın saçlarına taktığı dövizler, çil çil altınları kuruş gibi dağıtması, çocuklarına aldıkları evleri helikopterle uçarak havadan göstermeleri, ultra lüks arabalar, kutularla mücevherler gibi gibi saymakla bitmeyen daha bir dolu şatafat yaşadılar. Tüm bunları uluorta ve herkesin gözlerinin içine soka soka öyle rahat bir hava ile yaptılar ki sonunda Dilan Polat’ın kahvesinin içine altın tozu atıp içmesi ile özellikle sosyal medyadaki tepkiler çoğaldı ve birtakım araştırmalar yapılması neticesinde bu çifte ait bazı şirketlerin balon olduğu ortaya çıktı. Akabinde savcıların biraz geçte olsa harekete geçmesi kaçınılmaz oldu.

Polatlar, dört ayrı suçtan gözaltına alındı. Kara para aklamak, resmî belgede sahtecilik, suç işlemek için örgüt kurmak ve o örgütü yönetmek. Bizi ilgilendiren kısım tamda buradan itibaren başlıyor. Tüm bunlar son derece ağır suçlamalardır ve çok geniş bir ağa ulaşacağı kaçınılmazdır. Sizlere bu yazıyı yazarken, bugün bu soruşturma ile ilgili Ankara’dan da gözaltı haberi geldi. Tüm bunlara bakarsak eğer ortada çok büyük bir suç örgütü ve kara para ile karşı karşıya olduğumuz aşikâr.

Herkesin aklında aynı soru, “Sonun buraya varacağını düşünmeden mi hareket ettiler? Bu örgüt şemasının başı nereye uzanıyor?” Örgütün başı ve sonu nereye varıyor onu henüz bilemeyiz. Sayın savcılarımızın konuyu çok titiz bir şekilde incelediklerine ve değerli emniyet mensuplarımızın da aynı titizlikle hiçbir noktayı kaçırmadan çözeceklerine inancımız tam. Bu konu ile ilgili ortaya çıkan sonuca göre gerekli sözlerimizi söyleriz. Ben, Polatların tüm bunları açıkça kayıt altına alarak göstermelerinin paranın kaynağına bir mesaj olduğunu düşünüyorum. Belki kantarın topuzunu kaçırdılar ama bilinçsiz yapacak kadar aptal olmadıklarına adım gibi eminim.

Polatlar aslında, Türkiye’nin neden kara para aklama rotasında gösterilip gri listeye alındığının somut ve küçük bir örneğidir. Bu kadar aleni bir şekilde bir şeyleri yaşamamış olsalardı eğer, bugün belki de kimse kendilerini tanımayacak ve hayatlarını o şatafat ile geçirmeye devam edeceklerdi. Sadece bu ailenin fertlerinin değil, son dönemde ciddi bir servet elde ederek fütursuzca altın varaklı hayat yaşayanların gelirlerinin kaynağının ne olduğu da incelenmelidir.

Bu ülkede, “Enginnnnn…” diyenlerin çocukları binecek araba beğenmezken, babalar çocuklarına harçlık veremiyor. Bugün gelinen yoksulluk noktasında, beslenme yetersizliğinden çocuklarda gelişim sorunları yaşanmakta. Yine birileri on binlerce lira vererek çocuklarına oyuncaklar alırken, yatağa aç giren çocuklarımız var. Bol sıfırlı paralarla ayakkabı alınan çocuklar, ayağında çorabı bile olmayan çocuklardan daha üstün değildir.

Toplumda gelir dağılımları bu kadar büyük uçurumlarla açılırsa eğer, tıpkı Polatlarda olduğu gibi halk homurdanmaya başlayacaktır. İçişleri Bakanımız Sayın Ali Yerlikaya’nın ve savcılarımızın yasadışı işler yapan çetelere ve kara para akışına karşı kararlı bir şekilde gideceğinden şüphe duymuyorum. Polatların araçları Vatan Emniyete getirildiğinde emniyet binasının duvarına yansıtılan görüntülerde bunun böyle olacağına işaretti. Ülkemizin bir an evvel uluslararası arenada düştüğü bu utanç verici durumdan kurtulması ve yeniden güvenli ülkeler listesine girmesi için yapılan çalışmalar toplum genelinde iyi bir sinerji yakaladı devam etmesini bekliyoruz.

Son olarak; gazeteci büyüğüm, saygıdeğer abim Tolga Şardan’ın yazdığı bir yazı için tutuklanması sırasında yaşadıkları bizi kahretti. Cebinde parası çıkmadığı için kendisine uzatılan parayı alırken gözyaşlarını tutamaması bahsettiğimiz uçurumun ayrı bir noktasıdır. Namuslu ve dürüst bir gazetecinin amacı olayları ortaya çıkarmak ve objektif olarak paylaşmaktır. Tolga Abi bir gazeteci olarak bir yazı için jet hızı ile tutuklanırken, aynı zamanlarda emniyette olan Polatların tehdit ve küfürlerle halkı bezdirip uzun bir süre sonra gözaltına alınmaları gerçekten kabul edilebilir değil.

Ortalığa para saçarak gösteriş yapan insanlarla, cebinden parası çıkmayan insanların savaşında en büyük kazananın “Onur!” olduğunu bir kez daha gördük. İnanıyorum ki hukuken de onur kazanacaktır!

Bilgiyle kalın!..