YANSIN, YIKILSIN BU DÜNYA!..

Son birkaç yıldır art arda gündeme düşen çocuk istismarlarına öyle bir olay daha eklendi ki Türkiye de yer yerinden oynaması gerekirken sadece duyarlı kesimin baskısıyla gündem oldu. Gazeteci Timur Soykan’ın ortaya çıkardığı, İsmailağa Cemaati’ne bağlı Hiranur Vakfı’nın kurucusu Yusuf Ziya Gümüşel’in kendi öz kızını, henüz 6 yaşındayken aynı tarikatın müridi olan ve o yıllarda 29 yaşında ki Kadir İstekli ile onların tabiriyle “Evlendirmesi!” aslında fiil itibariyle çocuğunun istismarına göz yumması belgeleriyle ortaya döküldü.

Yargıya intikal eden ve iddianamesi hazırlanan bu vahim olayı, Timur Soykan fotoğraflarla ve ses kayıtlarıyla ispatlı olarak tüm detayları ile anlattıkça kime ne kadar küfretsem az kaldı. Utanmadan, 6 yaşında bir çocuğun istismarına evlilik yaftası yapıştıran bu şahısların ve onlara göz yumanların halen tutuklanmamış olması, halen cezasız kalmasına buradan ağız dolusu sözlerle içimi dökmek isterdim ama bu ülkenin terazisi bile olmayan adalet sisteminde suçlu olan değil haklı olan ceza aldığı için o sözleri yazamıyorum.

Yıllardır yaşanan her istismar ve tecavüz olaylarının arkasında hep bir tarikat ve cemaatin çıkması, gerek hükümet, gerekse hukuki makamların bunlara göz yumması artık hepimizi bezdirdi. Daha yaşanan bir olayın şokunu atlatamadan bir bakıyoruz ki yeni bir aşağılık olay daha patlak veriyor. Yakın zamanda tarafımca ve gazeteci arkadaşlarımızca gündeme getirilen Erzurum’da Diyanete bağlı bir Kuran Kursunda yaşanan tecavüz olayının ateşi soğumadan gündeme düşen bu olay; pisliğin, ahlaksızlığın, çürümüşlüğün ve sapkınlığın ne boyuta ulaşabileceğini gösterdi.

Timur Soykan’ın Halk TV yayınında adını, “Hale” olarak kodladığı bu kızımız, yıllar önce annesiyle gittiği hastane de durumdan şüphelenen doktorun şikâyeti ile başlayan bir incelemeye girmiş. Kendisi o dönem 14 yaşında olmasına rağmen annesi 17 yaşında olduğunu söylemiş. Soruşturma Savcısının istediği kemik yaşı muayenesine, yine ismi geçen tarikattan 21 yaşında bir kadının konulmasıyla alınan sahte raporla, doğum belgesi bile istenmeden resmen yargının ellerinden tereyağından kıl çeker gibi kaçırılmıştır.

O yetkili makamlara soruyorum, “Devletin kurumlarından sahte rapor almak bu kadar kolay mı?” Adı geçen hastanede o dönem bu rapor verilirken görevli olanlar da soruşturulup, tarikatlarla bağlantıları var mı yok mu incelenecek mi?

Basına intikal eden, tarikat ve cemaatlere bağlı yerlerde bunca tecavüz ve istismar olaylarının dışında acaba yansımayan kim bilir daha kaç tane daha olay var bilmiyoruz. Bu kızımız yıllar sonra bir şekilde, o gün yaşadığının aslında evlilik değil tecavüz ve istismar olduğunu fark etmiş ve sesini duyurmayı başarmıştır. Ya susmak zorunda kalanlar? Ya halen yaşadığını normal olarak bilenler, onlara ne olacak?

Anayasaya göre zorunlu olan eğitime rağmen bu tarikatta ki kız çocuklarının okula gitmesi yasak. Milli Eğitim Bakanlığı nüfus kayıtlarına göre okula gitmesi gereken çocukların okula gönderilip gönderilmediğinin takibini neden yapmıyor? Kız çocuklarının ve kadınların eğitimden uzak tutularak, çeşitli şekilde bu tarikat ve cemaatlerin ellerinde yok olup gitmesi, insanların dini inançlarının sömürüp cinsel sapkınlıklara alet edilmesine bu ülkede, “DUR!..” diyecek bir merci kalmadı mı? Kadın ve çocukların korunması ile ilgili çalışmalar yapması gereken T.C. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı nerede?  Meclise gitse de gitmese de halkın vergileriyle maaş alan ama halkın yararına olup fayda sağlayan yasalara ve soruşturma önerilerine ret oyları veren ve şiddet dilini kullanmayı seven milletvekilleri ve her kötülüğe suskun kalan siyasiler rahat uyuyorlar mı? Peki, evlerine gittiklerinde çocuklarının gözlerinin içine rahatça bakabiliyorlar mı?

Bu yaşananlar sadece sıradan bir istismar vakası değil, ailesinin onayı ile minicik bir kız çocuğuna sistematik olarak yapılan tecavüz olayıdır. Bu yaşananlar, toplumun ahlaki çöküşüdür. Bu yaşananlar; bağnazlığı, çürümüşlüğü ve kötülüğü insanlara dini inançlarını kullanarak empoze etmektir.

Birileri fazlaca unutmuşa benziyor ama bu ülke Afganistan değil Türkiye Cumhuriyetidir!. İktidara yandaş diye hiçbir tarikat, cemaat yada bir vakıfa bağlı kişiler suç işlediği zaman korunamazlar!. Bizler, toplumun yozlaşmasına ve tüm bu çürümüşlüğün toplumun içine işleyerek sıradanlaşmasına karşı çıkmaya devam edeceğiz. Koca koca adamların elleri minicik bedenlere dokunduğu an o çocukların çığlığı olacağız.

Her olay karşısında sadece, “Yansın, yıkılsın bu Dünya!” diyerek bir şeylerin düzelmediğini ve asla da düzelmeyeceğini ezber ettik.  Gerekirse tüm bu pisliklerin hepsini; bağıra bağıra ve gözlerinin içine sokarak bütün resmi ve yetkili makamlar görevlerini yapana kadar haykıracağız. Başka çaremiz yok. Her geçen gün bu aşağılık olayların dozu artarak devam ediyor ve bu gidişle adli merciler görevini yapmadığı sürece sonu da gelmeyecek. Bu olayın artık son olmasını dileyerek Cumhuriyet Savcılarımızı görevlerini yapmaya çağırıyoruz.

Bilgiyle kalın…

 

Yorum Yaz