Güzel Çocuklardık

Güzel Çocuklardık..

“Büyüyünce ne olacaksın?” diye soru sorulmamış tek bir çocukluğumuz yoktur sanırım. Çocuk saflığıyla; ya Öğretmen dedik, ya Doktor, ya Mühendis yada Avukat.. Kendimizi öyle hayal ettik pespembe düşlerle.. “Büyüyünce BMW  araba alacam.. ” demeyen erkek çocuğu yada “Çok güzel bahçeli bir evim olacak” demeyen kız çocuğu oldu mu acaba? Çizdiğimiz resimlerde; bacası tüten ve pencerelerinde ki perdeleri yanlardan toplanmış, lambası yanan bir evde musmutlu sofralarda akşam yemeklerinin yenildiğini ve sıcacık bir yatakta uykuya dalışları yansıttık.

Kaçımız kavuştu o hayallerine? Kaçımız o kavuştuğu hayallerinde umduğunu buldu? Kaçımız o resmini çizdiği bir yuvada yaşadı? Kaçımız mutlu oldu büyüyünce? Kaçımız bir sofrada yemek yemenin huzurunu yaşadı?

Ne hayal ederken ne bulduk hayatın içinde payımıza düşenleri toplarken. Güzel çocuklardık ama bir çoğumuzun hayatı hiçte öyle güzel olmadı. Gün geçmiyor ki bir haber de intihar eden atanamamış öğretmen, bir hasta yakını tarafından öldürülen bir Doktor, pazarcılık yapan bir Mühendis..  Hayallerine kavuşanların aslında hayallerinde olmadığını görmenin utancıdır milyonlarca nitelikli işsiz yani genel değimle diplomalı işsizler ordusu bir ülkenin bağrında yaşadığımız. 

Çöpte ekmek arayan bir babanın, bir annenin dramıdır vicdanlarımızı kanatan. Çocuğuna pantolon alamadığı, pazara gitmek isteyen eşine para veremediği için intihar eden babalar;  çocukları soğukta üşüdüğü için kalan birkaç lirası ile aldığı ıslak odunlar yanmadığı için saç kurutma makinesiyle çocuklarını ısıtmaya çalışan ve gücünün bittiğine inandığı yerde intihar eden anneler gördük yakın geçmiş zamanda. Fotoğraflarında bile yüzlerine bakacak cesaretimiz olmadı hiç. Utandık ve bu utancı üstlerine attığımız toprak bile kapatmadı.. 

Eskiden bir ortadirek kavramı vardı hayatımızda. Zengin ile yoksul arası yaşamı tarif ederdi. Yoksulu belki içinden çıkartacak gücümüz yoktu ama bir ekmeği pay edecek kadar yürekliydik. Şimdi ne o ortadirek var nede pay edecek ekmek.  Kalmadı ekmeğimiz. Soframızda aşımız tuzsuz artık bizim. 

Gelir adaletsizliği almış başını gidiyor. İşsizlik ülke tarihinin en üst seviyesinde. Bir  yanımız darmadağın bir yanımız lüks içinde yaşıyor maalesef ki. Zengin var bu ülkede birde fakir. Ortadirek kalmadı artık. Sofrada kaynayacak aşı düşünürken ortayı bulamıyoruz artık. Bir yanda milyoncukları ile uçak, ada, bilmem ne üretimi çanta, ayakkabı, elbise alabilen azınlık bir kesim varken, diğer yandan da eline geçen paranın kuruşunu düşünen çoğunluk bir kesim görülmemeye çalışılıyor. Kredi ve borç batağı içinde “Bir canım var sadece” demeye kaldık. 

Kapısından geçerken selam verdiğimiz “çayımı içmeden bırakmam” diyen esnaf kepenk kapattı. O çayın tadını bir daha asla bulamayacağız.. “Abi bu ekmeği yazalım maaş alınca vereyim” dediğimiz bakkal nerde gören var mı? Dostlarımızla birlikte tüm değerlerimizi bir bir yitiriyoruz. Geçtiğiniz sokaklarda kaç tane dükkan kaldığına bir bakın beni anlayacaksınız. Bir çoğu ayakta kalmaya direniyor.. Tıpkı büyüdükçe  bayram sabahlarının tadını yitirdiğimiz gibi yitiriyoruz güzel olan ne ve kim varsa.. 

Kaç çocuğun hayaliydi bunları yaşamak? Evet hiçbirimizin hayali değildi. Büyüyünce ne olacağı sorulan hiçbir çocuk ne intihar etmeyi hayal etti ne de çöpte ekmek toplamayı. Oyuncak bebeğinin saçını tararken “Acıktın mı sen” deyip bir şişenin içine sözde süt koyup bebeğine içiren kız çocukları büyüdü ve şimdilerde çocuklarının karnını doyurmak için sütü değil kuru ekmeği aş etmeye çalışıyor. Akşam eve geldiğinde yorgun ama mutlu babalarını kahramanı gören çocukları şimdi kendi çocukları bir şey isteyecek ve alamayacak olmanın utancı ile çocuklar uyuduğunda evine geliyor.   

Tarım bitti. Hayvancılık bitme noktasında. Üretim artık son demlerinde. Parsel parsel yitirdik ülkemizde güzel olan ne varsa. Hem vicdanımızı kaybettik hemde utanma duygumuzu.. Yan evde aç uyuyan komşumuzun o uykusundan utanmıyoruz artık. Biz böyle olmayı da hayal etmemiştik. Kış geldi kapıya dayandı. Kaç evin bacası o çocukken resmini çizdiğimiz evinki gibi tütecek bilen var mı? Oysa bacası tütmeyen evlerin varlığı ızdırabımızdı bir zamanlar. 

Neylersiniz ki Devlet babamızın yetimliği ve anavatanımızın öksüzlüğü içinde yitirdiğimiz çocukluğumuz içimizde, hiç hazır olmadığımız griye kesmiş günlerde hiç tanıdık değil bize bu kimsesiz çaresizliklerimiz…

Bilgiyle kalın..